İstanbul’a geldiniz ya da halihazırda İstanbul’da yaşıyorsunuz. Gezilecek görülecek o kadar çok yer, şahit olunacak o kadar çok tarih hikayesi var ki, hepsini gezip görmek, öğrenmek için bolca zaman ayırmanız gerekiyor. Onlarcasını gezip görseniz dahi geride size darılacak yüzlercesi kalacak. Fakat içlerinden bir tanesi var ki onu ziyaret ettiğinizde bu güzel şehrin birçok güzelliğine aynı anda şahit olabileceksiniz. Bir camiden söz ediyoruz. Yakınlarında Kapalı Çarşı ve Mısır Çarşısı’nın kokularını, sesini duyabileceğiniz; avlusundan Galata kulesini, Haliç’i, eşsiz boğazı, boğazda dolanan gemileri, vapurları görebileceğiniz bir cami. Yedi tepeli şehrin üçüncü tepesinde şehri süsleyen Süleymaniye Camii’nden bahsediyoruz. Gelin, Mimar Sinan’ın kalfalık eseri; Süleymaniye Camii hikayesine birlikte göz atalım 🙂
Kanuni Sultan Süleyman ve Mimar Sinan’dan sonsuza dek varlığını koruyacak bir imza
Süleymaniye Camii aynı adı taşıyan Süleymaniye Külliyesi’nin bir parçası olarak Kanuni Sultan Süleyman adına yaptırılmıştır. Cami, küçük bir şehir planlamasıyla yapılmış olan Süleymaniye Külliyesi’nin ortasında yer alıyor. Yapımına 1550 yılında başlanıp 1557’de tamamlanmıştır. Evliya Çelebi’nin aktardığına göre caminin sadece temel ve zemin çalışmaları üç yıl sürmüştür. Öyle görülüyor ki bu çalışmanın uzunluğuyla Mimar Sinan aslında bu eşsiz eserin sonsuzluğunun temelini atmıştır. Zira cami deprem bölgesinde olmasına, onlarca deprem görmesine rağmen hala ayaktadır.
Mimar Sinan Kimdir? Mimar Sinan’ın En Önemli Eserleri yazımız için tıklayın.
Süleymaniye Camii Özellikleri
Caminin dört tane minaresi var. İkisi 75, diğer ikisi 56 metre uzunluğa sahip. Uzun minarelerde üçer, diğerlerinde ikişer olmak üzere toplamda on şerefe var. Minarenin dört, şerefenin on adet olmasının, Kanuni’nin İstanbul alındıktan sonra tahta geçen dördüncü, imparatorluk tarihinde onuncu padişah olmasının simgeleri olduğu düşünülüyor. İçeriden bakıldığında küçük bir evren hissi uyandıran kubbe ise yerden tam 53 metre yüksekte ve 26.5 metre çapında.
İçeriye girdiğimiz zaman bizi bir ihtişam karşılıyor, sadeliğin ihtişamı. İlk bakıldığında çok sade gelen iç mekan aslında bir o kadar da estetik dolu. Başımızı kaldırıp kubbeye baktığımızda ana kubbenin iç kısmında Melaike Suresi olarak da bilinen Fatır Suresi’nden bir ayet yer alıyor. Ayetin çevresinde ise yapının üslubuyla ters düşen barok işlemeler var. Bu barok* süsler, Sultan Abdülmecid caminin restorasyonunu yaptırdığı sırada işi üstlenen ustalar tarafından işlenmiş. Biraz ilerleyip mihraba yaklaşınca iki taraftaki pencerelerde çini madalyonların birinde Fatiha suresinin ilk yarısının, diğerinde ikinci yarısının işlendiğini görüyoruz. Pencereler vitray** benzeri biçimde özenle renklendirilmiş ve süslenmiş. Bu da camiye eşsiz bir güzellik katıyor.
*barok: Avrupa’da 16. yüzyılın sonlarında başlayan ve 18. yüzyıla kadar devam eden gösteriş ve ihtişamın hakim olduğu sanat akımı. Özellikle mimaride basit geometrik formlar yerine daha akışkan; oval, kıvrımlı, kasıtlı olarak yarım bırakılmış tasarımlar şeklinde görüyoruz. Gezerken bu detaylara dikkat etmek keyifli olabilir 🙂
**vitray: Renkli cam parçaları kullanılarak hazırlanan ve ışığın geliş yönüne göre değişkenlik gösteren resim, cam süsleme sanatı diyebiliriz. Camilerde ise revzen ya da elvan pencere olarak da adlandırılıyor. Daha önce karşılaşmış mıydınız?
Bir de herkesin yerini bilmediği, belki sadece adını duyduğu is odaları var. Bu is odalarında deha ürünü diyebileceğimiz bir sistem uygulanıyordu. Kandillerden çıkan islerden mürekkep üreten bir sistem! Peki, nasıl? Hava sirkülasyonundan faydalanarak camiyi aydılatmak için kullanılan kandillerin isleri toplanıyor. Toplanan bu isler ise daha sonra işlenerek mürekkebe dönüştürülüyor. Böylece hem is yüzünden kubbelerin kararmasını önlüyor hem de mürekkep elde ediyorlar, üstelik en kaliteli mürekkebi! Öyle ki elde edilen mürekkebi kağıttan çıkarmak neredeyse imkansız. Bu nedenle önemli yazışmalar hatta fermanlar bu mürekkep ile yazılıyor.
Gelelim herkesin dilinde olan akustiğe. Mimar Sinan akustik konusunda o kadar ince bir işçilik çıkarmış ki imamın ağzından çıkan her kelime camiinin her yerinden aynı şekilde duyuluyor.
Aşağı doğru asılan sarımsı renge sahip şeyler yumurta mı? Evet. Hem de deve kuşu yumurtası. Peki ya ne iş var o yumurtaların burada? Deve kuşu yumurtası yaydığı koku ile örümcekleri uzaklaştırma özelliğine sahip. Örümcek olmayınca haliyle örümcek ağı oluşumu da olmuyor. Dolayısıyla bu yumurtalar özel bir karışımla boyanıp kandillerin aralarına asılıyor ki örümcek ağı oluşmasın. Boyanma sebebi ise örümceklere karşı etkiyi artırmak.
İstanbul’a bir başka tepeden bakmak ister misiniz Yahya Kemal gibi?
Camiden ayrılmadan bir kez daha Haliç’e bakan tarafta duruyoruz ve bu eşsiz caminin avlusundan İstanbul’u seyrediyoruz. İstanbul’a bir başka tepeden bakmak, Yahya Kemal gibi! Haliç’ten başlıyor, Galata’ya selam veriyor, ardından boğazı seyre dalıyoruz. Manevi yoğunluğu oldukça fazla olan gezimizi ise Yahya Kemal’in şu güzel mısraları ile noktalıyoruz;
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul
Görmediğim, gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer
Ömrüm oldukça gönül tahtıma keyfince kurul
Sade bir semtini sevmek bir ömre yeter
Süleymaniye Camii Nerede? Nasıl Gidiliyor?
Süleymaniye Camii, İstanbul’un merkez ilçesi Fatih’te yer alıyor. Buraya metro, tramvay ve otobüs seçenekleri ile kolayca ulaşabilirsiniz. Metrodan Vezneciler-İstanbul Üniversitesi durağında, tramvaydan Laleli ya da Beyazıt durağında, otobüsten de Vezneciler ya da Unkapanı durağında inip kısa bir yürüyüşle camiye varabilirsiniz. Ayrıca Yolcu360 ayrıcalığıyla size en uygun aracı kiralayıp keyifli bir sürüşle de bu olağanüstü camiye gidebilirsiniz 🙂
Kiralık Araç mı Arıyorsunuz?
Birçok farklı marka ve modeli bulabileceğiniz, Türkiye’nin 1 numaralı araç kiralama platformu Yolcu360 ile dünyanın 110 ülkesinde, 1 dakikadan kısa sürede aracınızı vade farksız 3 taksitle kiralayabilirsiniz. Ödüllü Misafir Merkezimize (0850 360 5 360) 7/24 ulaşabilirsiniz. Ayrıca mobil uygulamamızı aşağıdaki bağlantılardan indirebilirsiniz.
Yorum ekle